NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
حَدَّثَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
رَأَى
صَبِيًّا
قَدْ حُلِقَ
بَعْضُ شَعْرِهِ
وَتُرِكَ
بَعْضُهُ
فَنَهَاهُمْ
عَنْ ذَلِكَ
وَقَالَ
احْلِقُوهُ
كُلَّهُ أَوْ
اتْرُكُوهُ
كُلَّهُ
İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir.
"Hz. Nebi (s.a.v.)
saçının bir kısmı tıraş edilip, bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, insanları
bundan men edip:
"Ya tamamını tıraş
edin ya da hep bırakın" buyurdu.
İzah:
Bu bab'daki her üç hadis
de İbn Ömer (r.a)'den rivâyet edilmiştir. Bunlardan ilk ikisi'nin lâfızları da
aynıdır. Ancak isnadları farklıdır.
İlk iki hadiste İbni
Ömer; Hz. Nebi (s.a.v.)'in yarım tıraşı nefyettiğini haber vermiştir.
Yarım tıraş diye
terceme ettiğimiz "Kazea" kelimesi, sarihler tarafından üzerinde
hayli durulan bir kelime olmuştur. Aslında bu kelime, gökyüzündeki parçalar
halindeki bulutlar ınânâsındadır. Ancak, bu hadisle ifade ettiği mânâ, iki
hadisteki râviler taralından farklı izah edilmiştir.
Önceki hadiste Râvi
Nâfi bu kelimeyi, "Çocuğun saçının bir kısmını tıraş edip bir kısmını
bırakmak" diye izah etmiştir.
İkinci hadiste ise,
râvüerden birisi bu kelimeyi, "Çocuğun saçını tıraş edip zülüf
bırakmak" diye tefsir etmektedir.
ibn Hacer el-Askalâni
Fethu'1-Bari adındaki eserinde "Kazea" kelimesini bu şekilde tefsir
eden zatın ismini bilmiyorum" der.
Buhari'de ise bu
kelime, hadisin oradaki rivayetinin râvilerinden Ubeydullah tarafından şöyle
izah edilmiştir:
"Ubeydullah şöyle
demiştir:
Üsta'dim, Nâfl'nin oğlu
Ömer'e kazea nedir diye sordum.
Çocuğun başım tıraş
edip, alnındaki veya alnının iki tarafındaki saçları bırakmaktadır, dedi ve
eliyle alnını ve alnının iki tarafını gösterdi.
Hocam bu yasak erkek ve
kız çocukları arasında müşterek midir? diye sordum.
Bana, babam Nâfi
"Çocuk" dedi. Erkek veya kız, yada her ikisi de, diye bir açıklama
yapmadı, dedi.
Ben bu meseleyi Ömer'e
tekrar sordum.
Ey Ubeydullah! erkek
çocuğun alnı ve alnının iki tarafında saç bırakmak da mahzur yoktur. Çünkü,
"kazea" yanlız alnın üstünde kâkül bırakıp, başın geri kalanını
tıraş etmektir, dedi.
Kazea kelimesinin
tefsiri sadedinde bu rivayetler gelmiştir. İmanı Nevevi:
"Kazea, Nâfi'in
yaptığı tefsirdir. O da ayırım yapmadan, başın bir kısmını tıraş edip bir
kısmını da bırakmaktır. Ulemadan başın değişik yerlerini tıraş etmek olduğunu
söyleyenler olmuştur. Ama sahih olan tefsir öncekidir. Çünkü, o râvi'nin
tefsiridir. Bu tefsir hadisin zahirine zıt düşmediğine göre onunla âmel
gerekir." demiştir.
Bu izahların hepsinde
"Kazea" kelimesinin çocuk saçıyla ilgili olduğu görülmektedir. Hafız
İbn Hacer bunun bir kayıt olmadığını, çocuğa da büyüğe de şamil olduğunu
söyler.
İmam-i Nevevi, değişik
yerlerde olduğu takdirde, " kazea" nin mekruh olduğunda alimlerin
müttefik olduklarını söyler, ve şunları ilâve eder: "Tedavi ve benzeri bir
özürden dolayı olması hali ise bundan müstesnadır. Bu tenzihen mekruhtur. İmam
Malik, onu hem de kız çocuk için mekruh görmüştür. Bazı Malikîler ise saçın
başın arkası veya şakaklarda bırakılmasında mahzur olmadığını söylemişlerdir.
Bizim (şafiilerin) görüşümüze göre; ister erkek, ister kadın için olsun,
mutlak olarak mekruhtur."
Baci'nin Miinteka\sında
"İmam Malik, erkek çocuğun.iilüT bırakmasını mekruh görmüştür."
denilmekledir.
Hanefî fıkıh
kitaplarından, Fetvay-ı Alemgiriyye'de '"Kikinin başının ortasını tıraş
edip saçını örmeden salıvermesinde mahzur yoklur. Ama örerse mekruhtur. Çünkü,
bu bazı kafirlere benzemeklir." denilmekledir. Başın değişik yerlerinde
saç bırakmanın mekruh olmasının hikmeti, o devirde kakül bırakmanın. Yahudiler,
müşrikler ve bazı fasıklar arasında adet olup, bunun çocuklar için töhmete yol
açmasıdır.
İhyâ-i Ulûmididin de
temizlik maksadıyla saçın tamamının tıraş edilmesi veya tamamen bırakılmasında
mahzur olmadığı, bildirilmektedir.
İbn Abdi'l Berr de
başın tamamının tıraş edilmesinin müb;ıh oluşunda icma olduğunu söyler.
Son hadis-i şerif
saçların tamamının tıraş edilmesinin veya tamamının bırakılmasının caiz
olduğunu beyan etmektedir. Aliyy'ül Kâri, bu hadisin hac ve umre haricinde de
saçı tıraş etmenin cevazına işarel ettiğini, ama tıraş etmemenin daha efd âl
olduğunu söyler. Çünkü Hz. Nebi (s.a.v.) ve sahabîler öyle yaparlardı.
Şevkani'de bu hadisin,
saçı tıraş etmeyi mekruh sayanların görüşlerini reddettiğini söyler ve Ahmed b.
Hanbcl'in şu sözlerini nakleder: "Alimler ustura ile tıraşı mekruh
gördüler. Makasla kısaltmakta ise mahzur yoktur. Çünkü kerahate delâlet eden
haberler îııuşa mahsusturlar."
Aslında saçı tıraş
etmenin doğru olmadığına delâlet eden bazı hadisler vardır. Bunlara 4192
numaralı hadisin izahında işaret edilmiştir.